KıbrısManşetSiyaset

Bakalım daha neler göreceğiz

Devlet ciddiyetinden uzak, her bakanın kendi hükümdarlığını ilan ettiği karanlık bir dönemden geçiyoruz

İlk resmi adım atıldı ve askerin kullanımında olan arazi KKTC Cumhurbaşkanlığına tahsis edildi. Burada halkın en büyük gereksinimi olan çok amaçlı bir yeşil alan yaratılabilirdi..

Lakin ne mümkün?

İnsanlar bir ekmeğe muhtaç iken itibardan tasarruf olmaz anlayışı buraya de yerleştirilecek..

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın jesti olarak sunulan aslında Türkiye’nin  vergi mükelleflerinin parası ile KKTC Cumhurbaşkanı  Ersin Tatar’a yeni bir saray yaptırılacak.

Çok çok üzgünüm ama Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’deki rejimin benzeri inşa edilmeye çalışılıyor.

Ne bir eksik, ne de bir fazla

Her gün sabah uyandığımızda acaba bugün sırada ne var demeye başladık.

Bilmiyorum bugün bunun kaç kişi farkında ama az biraz elimizde kalan demokratik değerlerden de uzaklaşarak adım adım tek elden yönetim anlayışına doğru hızla ilerliyoruz.

Gençlerimiz ülkelerinden umutlarını kestikleri için birer ikişer göç etmeye başladılar. Daha iyi yaşam koşulları sunan ülkelerde gelecek arıyorlar. Onu da ellerindeki son güç olan Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşlığı üzerinden yapıyorlar.

Peki ama neden?

Haksızlıktan, adaletsizlikten kaçıyor bu gençler ülkelerinden..

Eşit şartlara sahip değiller çünkü!

O kadar işsiz genç, evinde aş olmayan insan varken, devlette pozisyon yaratıp, hali vakti yerinde olan yandaşa  haksız bir şekilde istihdam sağlayan bir anlayışla karşı karşıyayız.

Yazıktır günahtır demekten biz yorulduk.

Onlar kamu kaynaklarını kendi çıkarları için gözümüzün içine baka baka kullanmaya devam ettiler. Ben kendi adıma şunu çok net ifade ederim ki, Kıbrıs’ın Kuzeyi hiçbir dönem iyi olmadı, fakat hiçbir dönemde de bu kadar kötü yönetilmedi, bu kadar umutsuz bir pozisyona sürüklenmedi..

Devlet ciddiyetinden uzak, her bakanın kendi hükümdarlığını ilan ettiği karanlık bir dönemden geçiyoruz.

Bunlara göre makamlarına oturdukları devletin de bir kıymeti yok.

Bir bakan düşünün ki,  bir devlet kurumunu sosyal medya üzerinden tehdit edip elini ayağını kıracağım diyor. Peki bu tehdit kime?

Anıtlar Yüksek Kurulu’na..

Anıtlar Yüksek Kurulu, Mağusa  Surlariçi’nde Ravelin üzerine beton dökülüp, bayrak dikilmesi kararının iptalini istedi diye bütün bunlar. Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı “O bayraklara dokunan el kırılır!” dedi.

Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürü Nazım Ced ise Havadis Web TV’de  Damla Dabiş’in programına katılarak, bu yaştan sonra AİHM yargılanmak istemiyorum yapılan tahribat nedeniyle diyor. Ve orta bir yol bulunmasını öneriyor.

Lakin bu yaklaşıma rağmen Devlet makamını “bakan” diye işgal eden zat,mevzuata uygun görev ifasıyla yükümlü kurulun kararlarını çöpe atmaktan,el kırmaktan bahsediyor,buna gerekçe olarak da”bayrak sevgisini”gösteriyor.

Keşke bayrak,zannettikleri gibi ayıplarını örtse,cehaleti gidermeye yetse!

Ama yetmiyor.

Hoş burada mevzu eski eserlere yapılan bir tahribattır. Kaldı ki kimsenin bayrak veyahut bayraklarla bir derdi yoktur. Ve/fakat bu noktada tahribata devam edilmemesi için sorumlu olan devlet kurumu Anıtlar Yüksek Kurulu buna dur dedi ve yapılanın yanlış olduğunu söyledi..

Dünya’nın neresine giderseniz gidiniz, eski eser niteliği taşıyan her binaya,her yapıya,her alana Dünya mirası diye bakılıyor ve korunuyor..

Bunu bile idrak edemeyen bir güruhun bu ülkede her şeyi vatan,millet,bayrak üzerinden suistimal etmelerine elbette alıştık.

Fakat buna rağmen azimle,inançla yasalara bağlı görevini yerine getiren kurumlarımız olduğunu görmek de sevindirici..

 

Diğer Haberler

Başa dön tuşu