Doğru bir ilişki biçimi, sürdürülebilir bir diplomasi şekli ve doğru mesafede durmak. Uluslararası ilişkilerde oldukça önemlidir.
Oysa Türkiye kurulan ilişkilerde bütün bunlar göz ardı edildi. Zaman içinde ise ilişki biçimi amir memur ilişkisine dönüştü. Lakin bu bugün başlamadı. Aslında hep vardı!
Böyle bir kalıba sokulan TC-KKTC ilişkileri özellikle son yıllarda bilerek ve isteyerek bu hale getirildi. Kıbrıs Türkü ve otoritesi bilerek ve isteyerek itibarsızlaştırıldı.
Bu bilinçli ve sistemli bir şekilde yapıldı.
Bu duruma Rum komşularımızda bilerek ve isteyerek katkı koydular..
Nitekim 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın verdiği bir mülakatta Crans-Montana’da Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini tüm unsurlarıyla kabul etmeyen, maksimalist duruşuyla sonuç alınmasını engelleyenlerin başında Rum Lider Nikos Anastasiadis ve temsil ettiği anlayışın geldiğini söylemesi isabetli bir tespittir.
Bütün bunlara baktığımız zaman bugün geldiğimiz noktanın nedenlerini, niçinlerini daha iyi anlayabiliyoruz.
Kuşku yok ki bir ülkede demokrasi ve çoğulculuk varsa, siz hangi siyasi yelpaze içinde yer alırsanız alın en sağdan en sola kadar düşünceniz, inancınız ne olursa olsun bu o ülkedeki kültürel zenginliğin göstergesidir.. Dolayısıyla demokrasiyi hazmetmek demek, sizin düşüncelerinizden farklı olan ve taban tabana zıt düşüncelerin olabileceği gerçekliğini de kabul etmek içinize sindirmek anlamını taşır. Elbette bu düşünceleri eleştirebilir, tartışabilir, sorgulayabilir, hatta demokratik sınırlar içinde yerden yere vurabilirsiniz ama hiç kimseyi siyasi düşüncelerinden dolayı hedef haline getiremez , ötekileştiremez ve düşmanlaştıramazsınız.
Kişi veyahut kişiler sırf siyasi olarak sizden farklı düşünüyor diye, vatan, bayrak ve milli duyguların kılıfı altında devlete karşı sanki suç işleniyor (muş) algısı yaratmaya çalışmak, en basitiyle tüm demokratik, hukuk düzeninin yerle bir edilmesi demektir. Eğer bir siyasi iktidar sorgusuz ve sualsiz kendisine biat edilmesini istiyor ve sırf ondan farklı siyasi bir duruşa sahip olanları düşmanlaştırıyorsa ve böyle lanse edebiliyorsa, çok açıktır ki orada ne demokrasiden ne hukuktan, ne de insan hakları ve özgürlüklerden bahsedilebilir. İşte tam da bundan dolayıdır ki birilerinin laf kalabalığından ,gerçekçi olmayan vaatlerinden ve her türlü yalanlarından sıyrılıp kelime oyunları ile zamanımızı heba edenlerin karşısında siyaha siyah, beyaz, beyaz doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilecek insanların çoğalması lazım..