DünyaManşetSpor

Futbolun yeni sahipleri

Michel Platini; “Üstünlüğün parayla kazanılmadığı bir sistem bulmak gerek. Yoksa bütün yoksullar yok olup gidecek ve zenginler baş başa kalacak. Ben bu amansız kapitalizmi futbolumda istemiyorum” demişti vakt-i zamanında şimdilerin UEFA eski Başkanı Michel Platini. Gerçi bizim adamın eylemleri başka, söylemleri başka oldu bildik üzere

84 yılıydı. Güzel bir bahar gecesinde sağdan serbest vuruşa öyle bir çaktı ki hep birlikte topu aynen filelerde gördük. Top, ünlü İspanyol kaleci Luis Arconada’nın önce koltuk altından, sonra da bacak arasından geçerek o meşhur gol hâtıratlara kazındı. İşte, vuruşu yapan o sol ayak ile o gece tanışmıştı tüm Avrupa. Sonuçta da Fransa’ya 2-0’lık mağlubiyet ve kaleyi Andoni Zubizaretta’ya bıraktı garibim Arconada. Saha içerisindeki topa yatkınlığı yanında taktik stratejilerin de tesis edilmesinde hep o vardı. Kimden mi bahsediyoruz? Tabiî ki Fransız horozların ünlü futbolcusu ve de lider – yöneticisi Mösyö Platini’den bahsediyoruz.

Michel Platini; “Üstünlüğün parayla kazanılmadığı bir sistem bulmak gerek. Yoksa bütün yoksullar yok olup gidecek ve zenginler baş başa kalacak. Ben bu amansız kapitalizmi futbolumda istemiyorum” demişti vakt-i zamanında şimdilerin UEFA eski Başkanı Michel Platini. Gerçi bizim adamın eylemleri başka, söylemleri başka oldu bildik üzere.

Mâlum, küresel ısınma sayesinde sayıları giderek azalan buzul dağlarının görünen yüzünde bu rakamlar var ama görünmeyen yüzünde de Titanic yolcu gemisi gibi buzula çarpıp su almaya başlayan bir futbol dünyası var artık. “Futbol kitlelerin değil, kitleleri yönetenlerin sporudur” diyebiliriz, zira perde gerisinde şike, şiddet, doping, müşterek bahis çeteleri, şantaj ve terör gibi kemiren gibi kanserli hücreler var üstümüzden uzak.

Futbolun yeni sahiplerinin amacı; Herhangi bir spor etiğini veya ahlakını savunmak değil, yatırımlarını verimli kılıp kârlarını artırmaktır. Futbol artık maalesef vahşi kapitalizmin oyuncağı oldu artık. Geçmiş dönemde futbolun yoğun bir şekilde milliyetçilik ve şovenizm tehdidi altında olduğu düşünüldü ama sınırların kalkması ile küreselleşen bu fâni dünyada futbol artık ticari bir fuar halini aldı. Hatta ve hatta futbol artık ultra-liberal kapitalizmin emrinde bir tür Troya Atı olduğu izlenimi de uyandırıyor.

Racing Club de Paris’in kulüp başkanı Jean-Luc Lagardere; “Ekonomi alanında savaş veren firmalar için kullanılan sportif model, başarının en önemli anahtarıdır” demişti. Haklı da, zira spor 2,5 milyar insanın direkt ilgilendiği birinci hobisi. Ekonomi dünyası futbolu artık istila etti yukarıda belirttiğimiz üzere. Bu durumdan yararlanan piyasa; simgelerini, değerlerini ve yöntemlerini yaymak için futbolu kullandı. Her yeri işgal eden reklamların ve diğer mali atılımların sonucunda Messi, Neymar, Cristiano Ronaldo gibi futbolcuların transfer ücreti, yeşil banknotlardan döşenmiş halılara dönen çim sahalarda çırpınıp duran genç insanların gelir ve servetleri artık kimseyi rahatsız etmiyor.

Bununla beraber TV kanallarının reyting oranlarını ve kulüplerin kasalarını beslemeye yönelik maç yayınlarındaki sınırsız artış da usandırıcı bir hâl aldığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Paranın sporun özüne yaptığı müdahale konusu artık apaçık ortada. Özelde sporu, genelde ise futbolu pazarlama konusunda uzmanlaşmış medya patronları, her geçen gün daha da vahşileşmekte.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu