KıbrısManşetSpor

Haklı Olma Sendromu

Birçoğunuza ütopik gelebilir ama maç sonrası ilgili kulübün kulüp binasına zahmet edip gidilse zahmet olur mu? “Olur” diyen çoktur eminim. Aslında radyoda ve TV de havaya çıkan ve hava boşluğunda kaybolan ‘Haklı Olma Sendromu’ merkezli atışlar serbest ya, bu işlere bir son verilmeli. “Spor gazetecisi arkadaşlar yazılarını yetiştiremeyecek, o yüzden kulübe-mulübe gidemezler” mi diyorsunuz, en azından hiç yoktan hafta içi düzgün bir mekânda sohbet toplantısı organize etmeli teknik adam

“Futbol basit bir oyundur. Onu zorlaştıran antrenördür” demişti vesselâm ‘Sarı Fare’ lâkaplı futbolun efendisi Johan Cruyff. E hade bendeniz de bu konuyu daha da ileriye götüreyim; ‘Bu basit oyunu zorlaştıran sadece antrenörler değil; Sporcular, hakemler, taraftaralar ve özellikle de medya oldu. Bu oyunu doğallığından uzaklaştırarak onun kimyasını bozduk’ maalesef. Haa, “Zaten futbol bir oyun değildir” derseniz o da işin ayrı bir sosyolojik boyutu.

Neyse, işimiz icâbı haftada iki gün yurdum maçı izler olduk bu aralar. Tabiî maç sonrası bazı teknik direktörlerin yorumları yanında, okuduğumuz bazı köşe yazıları sonucunda da; “Ma nedir be amma, biz sanki de o maçta değildik” de deriz ara ara. Birçok teknik direktörün söyleminde özellikle mağlubiyet sonucunun sebeplerinde merkezde hakem, futbolcuları ve yönetimi var genellikle. Kendilerini izole etmeye çalışan yönleri var bildik. Aslında çiğ süt emmiş insanoğlu için bu durum gayet normal! Dolayısıyla veryansın modunda kendini savunmaca durumları içerisinde olan teknik adam, maç sonrası telefonun ucundaki radyocuya kendince savunma yapar veya bazıları da “Yenilgideki tüm sorumluluk bana aittir ama …” gevezeliği de yapabilir. Yine sadece mağlup olanlar değil, galip gelenler de veryansın modunu bir hafta sonraki müsabakayı baskı altına alması için haşin ve de gaddar söylemlerde bulunabiliyor.

Ya medya olarak bizler? Biz de izlediğimiz maç üzerine yorum kurgularken hakem, yönetici, antrenör ve sporcu üzerine bir konsept hazırlamaya çalışıyoruz ama bu süreç de sağlıklı değil. Hafta içi antrenmanları izleyen bir spor servisi kadromuz yok. Ya kural bilgimiz? Daha çok ekmek ister. Ya müsabaka içi yapılan değişikliklerle ile ilgili yorumlara ne demeli? E o da kaygan bir zeminde! Hâlbuki evci kulüplerin organize edeceği bir basın toplantısı düzenlense fena mı olur? Biz sorsak, arkadaşlar da sebep-sonuç ilişkisini anlatsa. Mekân mı? E en azından Atatürk’te bir VIP salonumuz var. Orada olsun bu işi becerebilseydik(!).

Birçoğunuza ütopik gelebilir ama maç sonrası ilgili kulübün kulüp binasına zahmet edip gidilse zahmet olur mu? “Olur” diyen çoktur eminim. Aslında radyoda ve TV de havaya çıkan ve hava boşluğunda kaybolan ‘Haklı Olma Sendromu’ merkezli atışlar serbest ya, bu işlere bir son verilmeli. “Spor gazetecisi arkadaşlar yazılarını yetiştiremeyecek, o yüzden kulübe-mulübe gidemezler” mi diyorsunuz, en azından hiç yoktan hafta içi düzgün bir mekânda sohbet toplantısı organize etmeli teknik adam.

Bu konuda bir şey yapmak lâzım, zira herkes kendince ayrı gabak kesmeye devam ediyor. Haklı olmak ya da gerçek adına yazılan yazılarda, anlatılan her süreçte; aslında anlatılmayan başka bir süreç vardır a dostlar.

Diğer bir taraftan da teknik adam veya gazetecinin haklı olması, yaptığı işin doğru ya da geçerli olduğunu göstermez; Anca da verigo üzümü atlayıp, bağcıyı döver. E hâl böyle olunca da karmaşık ilişkiler yumağında sırf Haklı Olma Sendromu içerisinde klasik yalan, dolan, sahtekârlık ve gösteriş durumları.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu