ManşetSağlıkYaşam

Önyargı dipsiz bir kuyu gibi

İnsan doğasının en kötü ve inatçı özelliklerinden biri, farklı olana karşı nefret hissetme kapasitesinin olmasıdır. Yani önyargılı olmak Önyargı, bir konu veya durum hakkında önceden bir yargıya varmak anlamına gelmektedir

İnsan doğasının en kötü ve inatçı özelliklerinden biri, farklı olana karşı nefret hissetme kapasitesinin olmasıdır. Yani önyargılı olmak Önyargı, bir konu veya durum hakkında önceden bir yargıya varmak anlamına gelmektedir.

Gerekli bilgi edinmeden ya da araştırma yapmadan, yetersiz, duygusal ve içsel kanıtlara dayandırılarak oluşturulan kalıp yargılardır.  İnsanların diğer insanlar ya da gruplar hakkındaki duygu, düşünce ve davranışlarından oluşur. Önceden oluşturulan bir yanlılık vardır. Bu yanlılık olumlu ya da olumsuz olabileceği gibi genellikle olumsuz ve negatif tutumlardan oluştuğu görülmektedir.  Ön yargının temelinde abartı ve mantık dışı düşünceler vardır. Ön yargı, doğru düşünmenin önündeki en büyük engeldir diyebiliriz. Önyargılarımızdan arındığımızda durum veya konuları daha sağlıklı ve objektif bir şekilde algılayıp yorumlayabiliriz.

Peki önyargılar neden oluşur?

Önyargılar yaşamın bir parçası olarak olumlu ya da olumsuz şekilde her zaman hayatımızda yer almakla birlikte genellikle negatif bir tutumu temsil ederler. Gerekli bilgi edinmeden herhangi bir konuda yetersiz fikirlere dayanılarak oluşan önyargılar Herhangi bir ortamda karşılaştığımız bir kimsenin dış görünüşüne, giyim şekline göre hüküm vermek ve o kişiyi yerecek düşüncelere kapılmak, belki de dışlamak, vizyona yeni giren bir filmin yapımcısına a da başrol oyuncusuna bakıp fikir yürütmek, çok beğenilen bir kitabın yazarına bakıp okumadan beğenmemek, tadına bakmadan yemeğe tuz atmak gibi birçok olay önyargıya örneklerdir.

Her davranışın altında bir duygu yatar. Hiçbir davranış ya da düşünce şekli nedensiz oluşmaz. Önyargılarda küçük yaşlarda aile içinde öğrenilmeyle başlar ve zamanla kişinin kendi tecrübeleriyle kalıplaşır. Çocuğun çevresinde söylenen sözler, yapılan yargılamalar, takılan lakaplar zihinde yer eder ve aile ile çevrenin taşıdığı önyargıları benimsemesine yol açar Yetişkinlik çağına gelindiğinde ise Önyargılı insanlarla olan ilişkiler, anne, baba, öğretmen ya da arkadaşlar, baskı altında otoriter bir çevre içinde yaşanan hayat, benzeyen ve benzemeyen arasında kalan “farklı olma” unsuru, çoğu zaman medya ve sosyal ortamlar önyargının gelişmesinde önemli bir rol alır. Psikanalistlere göre özellikle de çocuk yaşlardaki engellenmeler çeşitli duygusal gerilimler ortaya çıkarır ve bunlara bağlı olarak ilerleyen zamanlarda karşılaşılan durumlarda bu duygusal gerilimler kendini önyargı olarak ortaya çıkarabilir. Bu da çevreye ve yaşantıya bağlı olarak gelişen engellemelerin bir sonucu olarak görülebilir.

Normal olmadığını düşünenler önyargıların ancak kusurlu kişiliklerde ve zayıf karakterlerde ortaya çıkabileceğini ortaya atar. Herhangi bir geçerliliği olmayan bu yaklaşıma göre nevrotik insanların güvensizliği ve anksiyetenin bir sonucu olarak önyargılar oluşmaktadır. Şiddetli anksiyete ve nevrotik bozuklukların önyargılara sebep olabilmesi durumu olası gibi görünebilir ve aslında önyargılar gerçekten de güvensizlik, huzursuzluk ve kaygı gibi durumlarda ortaya çıkmak için müsaittir. Önyargıların pek çok farklı sebebi vardır ve bunlar genellikle farkına varmadan kişide önyargıların oluşmasına sebep olur. Çeşitli durumlarda ve bazı koşullar altında ortaya çıkabilecek olan önyargılar kişiden kişiye farklılık gösterebilir çünkü koşullar önyargıların oluşumu için önemli belirleyicilerdir. Toplumda, genellikle ırk, cinsiyet, din, kültür ve daha fazlasına dayalı bir gruba yönelik önyargılar görüyoruz. Sosyal bilimciler tarafından verilen belirli önyargı tanımları genellikle farklılık gösterse de, çoğu, bunun bir grubun üyeleri hakkında genellikle olumsuz olan önyargıları içerdiği konusunda hemfikirdir.

İnsanlar başkalarına karşı önyargılı tavırlar sergilediklerinde, belirli bir gruba uyan herkesi “tamamen aynı” olarak görme eğilimindedirler. Belirli özelliklere veya inançlara sahip olan her bireyi çok geniş bir fırçayla boyarlar ve her bir kişiye gerçekten benzersiz bir birey olarak bakmayı başaramazlar. Özetle önyargılar kişilerin psikolojik durumlarına, sahip oldukları kalıp yargılara, çevrelerine, yaşadıkları sosyal ortama, bulundukları sosyal statüye ve daha pek çok etkiye bağlı olarak ortaya çıkar. Sosyal ve psikolojik olan önyargıları yalnızca psikolojiye bağlı olarak değerlendirmek bu sebeple oldukça yanlış olacaktır. Hem sosyal hem de toplumsal anlamda önyargılar oluşum ve gerçekleştirilme aşamalarındayken desteklenebilir de yok edilebilir de. Bunun için yapılması gereken ise farklılıkların ön plana çıkarılıp kınanacak şekilde yargılanması değil, herkesin pek çok açıdan farklı olabileceğinin görülmesidir.

Konuşma, davranışlar, etnik grup, din gibi pek çok farklı konuda farklılık olabileceği görülürse önyargılar ortadan kolayca kaldırılabilir ve toplumsal düzen içinde sağlıklı ilişkiler kurmak mümkün olabilir. Önyargıların ortadan kalkması için özellikle de eşit statünün sağlanması, grupların devamlı olarak birebir temas içinde olması, yarış değil işbirliği içinde olunması ve sosyal normların temas kurmaya özendirmesi gerekir. Bu koşullar hem toplum hem de devlet tarafından sağlandığı zaman önyargıların tamamen ortadan kalkamaması için hiçbir sebep kalmaz.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu