KıbrısManşetSiyaset

Saçma sapan bir dönemdeyiz…

Tahsin Bey Cenevre'de Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile aralarındaki  bu nüans farklılıkları üzerinden ortaya çıkabilecek birtakım olgulardan rahatsızlık duyabileceğini mi ima ediyor?

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu Kıbrıs sorunu çerçevesinde Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile aralarında nüans farkı olduğunu, lakin buna karşın özünün aynı olduğunu ifade etti.

Nüans farkı diye nitelendirilen ne açıkçası bilmiyorum!

Lakin özlerinin aynı temel üzerinde yükseldiğini görebiliyorum.

O halde önce nüans kelimesi ne anlama gelmektedir ona bakalım..

“NÜANS”  Fransızca kökenli bir kelime..

“Türkçede oldukça eski dönemlerden günümüze ulaşmış sözcükler arasındadır. Özellikle taşıdığı anlamı üzerinden en çok değerlendirilen kelime olduğunu da söylemek mümkündür. Herhangi ince bir durumun ayrıntılarını ve farkını göstermek amaçlı kullanılan bir sözcüktür.”

Türk Dil Kurumu açısından ise ‘ayırtı’ anlamı üzerinden değerlendirilir. Aynı zamanda ‘ince ayrım’ şeklinde de ifade edilir.

Peki Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile nüans farklılıkları bulunduğunu neden söyleme ihtiyacı duydu?

Üstelik özümüz aynı ama derken!

Tahsin Bey Cenevre’de Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile aralarındaki  bu nüans farklılıkları üzerinden ortaya çıkabilecek birtakım olgulardan rahatsızlık duyabileceğini mi ima ediyor?

Velhasıl Cenevre öncesi uluslararası alanda destek bulmayan lakin Türkiye destekli iki ayrı eşit egemen tezini savunan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a  muhalefetin de Cenevre’ye gidip  destek olması ve birlik mesajı vermesi için Türkiye yetkili makamlarının devrede olduğu bir dönemde özü aynı olan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile aramızda nüans farkı var demesi öylesine ifade edilmiş bir cümle olamaz. Fakat maalesef çok saçma sapan absürt yaklaşımlarla dolu bir dönemin içindeyiz.

Hadsizliğin politika addedildiği, bilgisizliğin zirve yaptığı ve itibar gördüğü garip dönemlerden geçiyoruz.

Öyle  ki KKTC’de Kıbrıs Sorunu başta olmak üzere federalizm, idare hukuku gibi alanlarda 20’ye yakın kitabı bulunan, makaleler yazan konferanslara katılıp yüzlerce akademisyen tarafından dinlenen  CTP Genel Başkanı hukuk doçenti Tufan Erhürman’a hitaben, seçimlerde iç işlerine müdahaleye neredeyse davetiye çıkararak Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar bilgisiz deme hakkı buluyor kendisinde..

Bu da yetmiyor sözcüsü aracılığı ile düzeysiz ve yakışıksız ifadelerle bunu seslendirmeye devam ediyor.

Şu aşağıdaki ifadeye bir bakın.

Cumhurbaşkanlığı’nın resmi açıklamalarından biridir bu!

Şaka da değil..

Gerçekten!!

“Sayın Tufan Erhürman bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi olan Türkiye’nin de desteklediği egemen eşitliğe dayalı yan yana yaşayan iki ayrı devlete dayalı çözüm önerimize karşı çıkmasıdır.”

Bu ifadeleri görünce dehşete düşmedim dersem yalan olur.

Bu nasıl bir yaklaşımdır?

Bu ne tür bir çağ dışı kalmış  düşünce ürünüdür?

Bölgenin en güçlü, en büyük ülkesi Türkiye olabilir.

Bunda sıkıntı yok..

Lakin sırf Türkiye destekledi diye uluslararası alanda hiçbir destek bulmayan çözüm önerinizin doğru olmadığına inanan, ilkelerine, ideolojik duruşuna, değerlerine yanlış gelen bir öneriye neden destek versin Tufan Bey, ya da başka birisi..

Bu olacak bir şey mi?

O istedi, bu destek verdi falan..

Yapmayın Allah aşkına daha fazla değersizleştirmeyin oturduğunuz bu yüce makamı..

Lakin bitmek bilmiyor saçmalıklar.

21 Üniversite Rektörü, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın 2 ayrı egemen devlet siyasetine destek vermiş!

Üniversitelerin siyasette ne işi var?

Onu da anlamakta zorlanıyorum.

Lakin çok merak ediyorum Üniversitelerin Rektörleri Sayın Tatar’ın Kıbrıs politikasına böyle bir destek beyan ederken bu kişisel düşünceleri mi?  Yoksa 21 üniversiteyi ayrı ayrı bağlıyor mu?

Hoş Rektörlerin böyle bir yetkisi var mı?

Bildiğim kadarıyla yok.

Bilim ilim üreten, toplumların ufkunu açan, vizyonunu geliştiren kurumların politize edilerek siyasi maksat için kullanılması veya kullandırılması pek doğru olmamış!

Üniversiteler, akademik özgürlüğün teminatı altında bilimsel gerçekliğe dayalı bilgi üreten kurumlar olmalıdır.

Bu kurumlarda her görüşe mensup kişiler var. Dolayısıyla muhterem Rektörlerin, Üniversitelerini bağlayacak şekilde  siyasi maksat güden ve toplumu yanıltmaya yönelik algı operasyonunun birer parçası haline geldiklerini üzülerek izledik. Bu durum bir Üniversiteyi Üniversite yapan olgulara aykırı iken, bilim üreten insan ve özgürlükler kavramlarını içselleştiren Üniversitelerin varoluş amaçlarına da gölge düşürmüştür.

Bu vesileyle 21 Üniversitenin değerli Rektörlerinin kulaklarını çınlatmak da fayda vardır..

Üniversiteler bilim üreten,bilimsel gerçekliği toplumsal faydaya dönüştüren kurumlardır.

En azından Dünya’daki örnekleri böyledir..

Bizde ise üniversitelerin böylesi ucuz bir siyasete malzeme yapılacak kurumlar haline dönüştürülmesi son derece üzücü ve endişe vericidir…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu