Hani hep diyoruz ya, kendi ayakları üstünde durabilen bir ekonomi şart diye.. Bu artık şarttan da öte elzem bir ihtiyaç haline gelmiştir. 1974 sonrası Türkiye’nin o dönemdeki yönetenleri tarafından tatbik edilen ve bugün dahi anlamakta zorlandığım üretimden koparılmayı teşvik eden anlayışın bir getirisi olarak maalesef kendi kendine yeterli olmayan kendi ayakları üstünde durmayı beceremeyen, bağımlı bir ekonomi yaratıldı.. Bu bağımlılığı o dönemin şartları böyle gerektiriyordu diye yapılan izahatları da elbette doğru bulmam mümkün değil!
Nitekim 1974 sonrası ihtiyaçlar doğrultusunda yeni yeni kurgulanan sanayi işletmelerimiz birer birer kapatıldı, üretim potansiyelimiz durduruldu. Ekonomi dinamiklerimiz bütünüyle işlevsiz hale getirildi.
Kamu üzerinden siyasilere sağlayacakları rant ortamı oluşturuldu. Bilerek yada bilmeyerek!
Sonuç itibariyle yaklaşık 40 yıl sonra üretimden kopmanın nelere mal olduğunu idrak ettik.
Hoş bugün yaşadığımız istikrarsız ekonomik seyrin zeminini aslında 40 yıl önceden kendi ellerimizle hazırladık.
Şimdi ise pandemi sürecinin de etkisiyle artık bugün sektörlerin feryadı daha yüksek bir tondan gelmeye başladı..
Lakin imkanlar kısıtlı!
Var olanı ise adil ve verimli kullanamayan beceriksiz bir yönetim anlayışı mevcut.
Oysa hükümetten beklenen içinde bulunduğumuz sürece dair farkındalığı artıracak stratejiler yanında ki bunu pandemi süreci içinde fırsata dönüştürebileceğimiz ticari faaliyetlerin toplumsal yarar sağlayacağı şekilde düzenlenip, desteklenmesi ve eldeki kıt imkanların olabilecek en doğru şekilde kullanılmasını sağlamasıdır. Dolayısıyla hükümet edenlerin pandemi süreci yönetimi ayrı bir önem kazanmaktadır, zira bu süreçten hem sağlık hem de ekonomik yönden başarı ile mi, yoksa bir yıkım ile mi karşı karşıya kalacağımızı göreceğiz..
İşte tam da bu nedenle hükümet edenlerin sağlık ve ekonomi konularında halkın ve işletmelerin sıkıntılarını daha büyük önem ve farkındalık ile ele alıp çözüme kavuşturmaları gerekmektedir..
Ve fakat bu anlayıştan uzaklaşan ve her şeyi Türkiye’ye bağlayan, her adımı Türkiye’den bekleyen, çözüm yollarında fazla enstrümanı kalmadığı mesajını veren bir hükümetin halka güven vermesi mümkün değildir.
Bununla birlikte yaklaşık bir yıldır ekonomide aktif faaliyet gösteremeyen sektörlerin yeni banka kredisi almak, kredi taksitlerini ertelemek yolu ile de ayakta kalamayacaklarını idrak etmekte fayda vardır. Kaldı ki açılımın iyice hissedildiği bu günlerde hem sağlık alanında hem iktisadi faaliyetlerde doğru işler yapmak yerine günü kurtaracak palyatif tedbirlerle süreç yürütülmeye çalışılacaksa başta turizm olmak üzere diğer sektörlerin ve iş kollarının olumsuz etkileneceği yeni bir durumla karşı karşıya kalacağız..
Bu nedenle hükümetin gerçekçi ve popülizmden uzak ayakları yere basan kararlar alması ve bunu sürdürülebilir kılması gerekmektedir. Lakin hükümet edenlerin gelecek ile ilgili herhangi bir öngörüsünün olmaması ile durumun vehameti daha da ortaya çıkmaktadır..
Nitekim bu açılıp kapanmaların piyasada yarattığı istikrarsız seyrin uzun vadede sürdürülebilir iktisadi yapı üzerinde yapacağı onarılamaz tahribatı dikkate almakta fayda vardır.
Dolayısıyla kimse ama hiç kimse iktisadi yaşamın bir şekilde durduktan sonra aynı yerden aynı hızla başlamasını beklememelidir.
Ve fakat buna rağmen görüyoruz ki açılma sonrası ile ilgili hükümetin herhangi bir tasarrufu olmadığından mütevellit, hükümet tarafından hazırlanan tüm tedbirler ülke ekonomisini düzenleyici ve soluk aldırıcı bir niteliğe sahip olmayıp sadece günü kurtarmaya yöneliktir.Oysa adanın diğer yarısında pandemi süreci ve sonrası hangi ekonomik sektörlerin geliştirileceği hususunda gerekli planlamalar yapılmış ve temsilcilikleri aracılığı ile yurtdışı yatırımcıları motive edecek tanıtımlar hayata geçirilmiştir..
Bir de bizi yönetenlerin vizyonsuzluğuna bakın..
KKTC Devletine gün 24 saat lafazanlıkla güya en çok sahip çıkma edebiyatı yapan kişilerin aslında bu devleti yaşatmaktan çok kendi kurguladıkları düzen içinde kişisel çıkarları ve çevrelerine topladıkları yandaşlarının çıkarlarını koruduklarını bu pandemi sürecinde iyice gördük.