ManşetSpor

Super normal

Sokaktaki her 5 insandan 3’ü ruhsal yönden hastaymış. Bu oran spor gibi ciddi bir endüstriyel ortamda bir hayli yüksek olması gayet doğal. İyisi mi? Sporcularımızla ‘super normal’ bir ilişkide bulunmamız şart

Efsane menajer Arsene Wenger; “25 tane oyuncunuz varken cuma sabahları maç kadrosunu seçtiğinizde bir kısım futbolcuyu bir anda işsiz bırakırsınız. İşte o anda da dışlanmışlık hissi artar ve de aidiyet duygusu azalır. Buradaki en büyük tehlike o oyuncuların sadece bedenleri yanınızdadır artık. Ruhlarını kaybetmeniz an meselesidir artık” demiş muhterem.

Hoca haklı! Motivasyonunu kaybetmiş bir oyuncudan artık bir cacık olmaz. Hani şu mental antrenörler (mentor) var ya, âlemi cihan veyahut cihan-ı alemdar olsalar kaç yazar! O oyuncuyu kafadan kopartan bir teknik adamın harcadığı oyuncuyu tekrardan kazanmak artık zor.

E napmalı? Bir defa ona çok yakın olmak, kanka olmak, ağabey olmak, can yoldaşı olmak zorundasınız. Temelde sevgi yoksa o antrenöre ancak cacık için yoğut yaraşır! İnsanlar birbirini zorla sevebilir mi? Asla! Sonuçta birbirini seven insanlardan kurulu bir takımla yola çıkarsanız elbette ki başarı daha da yakındır.

Geçmişte “Çok yetenekliyim” deyip de hava atanlar, bugün çokça da hava alıyorlar bildik. Fiziksel yeti de bir yere kadar. Artık işin içerisine zihinsel antrenmanlar yanında, duygusal ve de sosyal süreçler de girdi. E hâl böyle olunca da sporcudan önce insan olma hissi baskın olur.

Diğer bir efsane Fergie (Sir. Alex Ferguson) bu işler için ne demiş? “Gizlilik politikası şart! Takım içi bir sisteminiz olmalı ve bu durum asla soyunma odasından dışarı çıkmamalı. Söyleyeceğimiz her şey burda kalmalı. 32 yaşında bu işe başladığımdan beri benim için bu geçerliydi. Oyuncularımla aramda geçen şeyler hakkında asla ve asla konuşmadım. Bu gizliliği her zaman korudum. Kadroya giremeyen bir oyuncunun buna çok ihtiyacı var” demişti bir konuşmasında. E efsane haklı. Oyuncuya hem kesik atar, hem de onu aslanların ağzına sakız olarak çalarsanız artık o yok olmaya makûmdur. Siz de onun gözünde yok olmaya mahkûm olursunuz. Sonuçta kimse kazanmaz ve herkes kaybeder. Mâlum hani şu Amerika eski Başkanı Clinton’un meşhur “win-win (sen de kazan, ben de kazanayım)” söylemi var ya, işte sporda da durum aynen bu vaziyette.

Dünya Sağlık Örgütü daha geçen ay; “Dünyadaki insanların yüzde 60’nın ruhsal problemi var” diye bir açıklama geçtiler medyaya! E bu ne demek miş? Sokaktaki her 5 insandan 3’ü ruhsal yönden hastaymış. Bu oran spor gibi ciddi bir endüstriyel ortamda bir hayli yüksek olması gayet doğal. İyisi mi? Sporcularımızla ‘super normal’ bir ilişkide bulunmamız şart.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu