KıbrısManşet

Beyaz eşya satışı ve siyaset!

Efendim, elbette “kesin sonuç veren” bir ekonomik gösterge değildir ama siyasette “beyaz eşya satışı”, çok önemlidir

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkesinin ekonomisi ile ilgili olumlu ifadeler kullanıyor.

Buzdolabı satışı üzerinden de “iyiye gidiş” örneği veriyor.

Türkiye’de mevcut ekonomik veriler, Erdoğan’ı doğrulamasa da, bir ülkenin liderinden, “çok kötü durumdayız” yorumunu işitmeyi tabii ki beklememeliyiz.

-*-*-

“Buzdolabı üzerinden ekonomik saptama ve siyaset” eleştirileri dün bir çok habere, eleştiriye, sosyal paylaşıma konu oldu.

-*-*-

Bu arada aklıma, bir başka beyaz eşya ve siyaset anısı geldi.

-*-*-

Sene 1994…

İngiltere’ye gittim…

15 günlüğüne, hadi bilemediniz bir aylığına gitmiştim…

Gidiş sebebim, “Askerlik sorunu” ile ilgili Londra’da yaşam süren vatandaşlarımızla ilgili araştırma yapmak, söyleşiler, haberler hazırlamaktı.

15 yıl sonra geri döndüm.

-*-*-

Burada araya girip bu konuda bir şeye dikkat çekmek istiyorum…

Askerlik sorunu hala çözülmüş değil.

Meclisimiz geçenlerde bir değişiklik yasasını onayladı.

Bir arkadaş aradı ve uyardı.

Bu değişiklik yasasına göre, 1 Ocak 2016’dan önce KKTC’den ayrılıp bir yabancı ülkeye giden ve 1 Ocak 2016’da saklı, yoklama kaçağı, bakaya veya firar durumunda olan ve müracaat tarihine kadar da saklı, yoklama kaçağı, bakaya veya firar durumunda bulunanlara ilişkin kurallar düzenlendi. Bu durumdaki kişiler, 6 bin Sterlin ödeme yapmak suretiyle mükellefiyet hizmetlerini yerine getirebilecek…

Burada bir gariplik var mı?

Yok!

Yabancı ülke darken, Türkiye de dahil değil mi?

Evet dahil!

-*-*-

Aynı değişiklik yasası şu konuyu da düzenliyor…

“… Esas Yasa’da 3 bin sterlin olan bu meblağ azaltılarak (Bin Sterlin yapıldı) Kıbrıs asıllı Türk anne veya babadan yabancı bir ülkede doğan ve doğduğu veya yerleştiği yabancı ülkede askerlik çağına kadar ikamet eden KKTC yurttaşları (Türkiye’de yerleşik çift uyruklu TC-KKTC hariç) ile 12 yaşını tamamladığı tarihten önce anne veya babası ile Kıbrıs’tan ayrılan ve gittiği yabancı ülkeye yerleşerek askerlik çağına kadar yurt dışında ikamet eden KKTC yurttaşları (Türkiye’de yerleşik çift uyruklu TC-KKTC hariç) kişilerin ülkeye dönüp askerlik mükellefiyetlerini yerine getirmelerinin kolaylaştırılması amaçlanıyor…”

-*-*-

Parantez içinde ne deniyor?

Türkiye’de yerleşik çift uyruklu TC – KKTC hariç…

Türkiye’deki kaçaklar 6 bin ödeyip kurtulacak ama kaçak olmayanlar bin TL ödeyemeyecek!

Benim ilgimi çekti!

Gairp buldum!

Neyse.

Vardır bir bildikleri…

-*-*-

Uzatmayalım…

1994’te İngiltere’ye gittiğimde Muhafazakar Parti iktidardaydı…

Üç yıl sonra, İşçi Partisi iktidar oldu.

İşçi Partisi henüz iktidara gelmeden, gölge dışişleri bakanı Robin Cook ile “Kıbrıs” konulu bir toplantıda karşılaşmıştık.

Daha doğrusu toplantı sırasında tuvalette buluşmuştuk.

“N’olacak bu Kıbrıs meselesi?” cinsinden girmiştim konuya.

Türkiye’ye verip veriştiriyordu.

Ne “işgalci”liğini bırakmıştı, ne de “barbarlığını”…

-*-*-

Derken, 1997’de Cook, Dışişleri Bakanı oldu.

2000’li yılların başıydı.

Yine bir “Kıbrıs” toplantısı.

Cook konuşmacılar arasında.

Yine tuvalette karşılaşıyoruz.

Beni hatırlamıyor tabii ki ve ben yine “işerken”, aynı soruyu yineliyorum.

Bu kez, aynı Cook, Türkiye’nin dostluğu ve müttefikliğinin öneminden falan söz ediyordu…

-*-*-

Kısa keseyim.

Cook’tan sonra, Jack Straw aynı bakanlığa getirildi…

Rum lider Tassos Papadopulos, bir AB zirvesinde, Cook’a, “Ekselansları Türkiye Büyükelçisi” diyecekti.

Neden?

Çünkü Merhum Papadopulos’a göre, Straw, o kadar Türkiye yanlısıydı…

-*-*-

Peki, İngiliz siyasetindeki bu değişimin sebebi neydi?

Elbette ki ikili ilişkilerin seyriydi.

Ama işin içinde kesinlikle, çamaşır makinesi, buzdolabı ve televizyon da vardı.

-*-*-

Nasıl mı?

Hep söylerim ya, yıllardır zayıflamak için çırpınır dururum.

O yıllarda da çırpınıyordum ve sürekli spor salonuna giderdim.

İngiliz devleti bana spor salonuna gidip zayıflamam için para verirdi ki bu da ayrı bir “sosyal devlet” olgusu, başka bir yazıda anlatırım.

Gittiğim spor salonu, son derece lüks bir salondu.

Ve bu salondaki onlarca, hatta yüzlerce televizyon, “Made in Turkey”di!

Buzdolapları da…

Beko…

-*-*-

Bu marka, Avrupa’nın dev futbol kulüplerinin sponsor bile oluyordu.

-*-*-

Efendim, elbette “kesin sonuç veren” bir ekonomik gösterge değildir ama siyasette “beyaz eşya satışı”, çok önemlidir.

-*-*-

Ve bu yazı, tatil gününde yayınlanan son yazım olacak.

Pazar günü de dinlenip, yarın televizyon programına başlayacağız.

Hayırlısıyla…

Bunu da duyurmuş olalım ve iyi pazarlar dileyerek yazımızı sonlandıralım…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu