KıbrısManşetSiyaset

Cehaleti tescilleyen anlayış

İçi boş laflardan, altı hiçbir zaman doldurulmayacak vaatlerden ve en önemlisi yalandan dolandan gına geldi.

Daha 1 yıl bile olmadan böylesi bir anlayışla her gün, her saat, her dakika daha da artarak yayılan bir sığlıkla cehaletin dünyadaki en ibret verici örnekleri arasına girmeyi başardık.

Bol hamaset, çatışmacı bir üslup agresif bir politika ,ırkçı söylemler, kendileri gibi  düşünmeyenleri ötekileştiren bir anlayış, yalakalık ve yalanın bol olduğu cehaletin rağbet gördüğü  kabus gibi günlerden geçiriyoruz. Nasıl bir döneme denk geldiysek artık!

Ağzından çıkanın ne anlam ifade edeceğini kestiremeyen bir anlayış.

Daha önceden de benzeri birçok örneği var önümüzde. Hatırlayacaksınız Sayın Ersin Tatar, Daily Express’e de Kıbrıs Cumhuriyetinin KKTC’yi tanıması karşılığında Rum tarafına %6 toprak vermeyi önermiş, ve hatta bunu sosyal medya hesaplarında paylaşmıştı, Ne zaman ki eleştirilince de “ben öyle demedim” diyerek kendi kendini yalanlamıştı.

Sanırım şimdi de benzeri bir durumla karşı karşıyayız.

Sayın Tatar’ın ne ilk gafı ne de son gafı bu olmayacak elbette. .

Şimdi de ırk demedim diyor!

Oysa Cumhurbaşkanı Ersin Tatar diyor ki:  “Dünyanın iki farklı devlete sahip olduğumuz gerçeğini kabul etme zamanı geldi. Bizi karma bir evliliğe itmek için herhangi bir çaba başarısızlığa mahkumdur. Onlar Yunan, onlar Hristiyan. Biz farklı bir ırkız. Biz Türkçe konuşuyoruz. Dinimiz islam, anavatanımız Türkiye”

Dünyanın neredeyse birleştiği 21. Yüzyılda insan odaklı hareket alanlarının çoğaldığı, din,dil,ırk,mezhep  ayrımının yerini global bir bütünlüğe bıraktığı bir dönemde bu açıklamalar çok ama çok talihsiz olmuş.

“Onlar Rum, bizim Türk olmamız,ya da onların Maronit, Ermeni ya da Latin olmaları bizim Türk olmamız  onların Hristiyan bizim Müslüman olmamız, birbirimize düşman olmamızı mu gerektiriyor? Bu nasıl bir sığlıktır gerçekten anlamakta zorlanıyorum.

Sayın Ersin Tatar’ın “Irk ve din” üzerinden yaptığı tespitler akıl alır gibi değil. Belli ki yine birilerine yaranmanın hesabı içinde.. Bu belki bir nebze anlaşılabilir Ersin Bey’in bu yönde ortaya koyduğu tavırları hepimizin malumu.

Lakin  asgari ücreti hâlâ belirleyemeyen, İnsanlara ne haliniz varsa görün deyip terk eden, eğitimde,sağlıkta, ekonomide kaosu idare edemeyen, bütün bu beceriksizliğin üstünden insanların hayatını altüst eden zamlardan başka  bir icraatı olmayan bir devletin başıdır kendisi..

“Türküz, Müslümanız, anavatanımız Türkiye’dir”. söylemleri ile siyasal islam ve kör milliyetçiliği dayatacağını zanneden anlayış karşısındaki gerçeklik nedir ona gelelim artık.

Bu ülkede yoksulluk var, bu ülkede yolsuzluk var, bu ülkede şiddet var, bu ülkede gençler birer ikişer göç ediyor, yani göç var,bu ülkede aç insanlar var, geçim derdi var.

Bütün bu realiteler ortada dururken,

her Allah’ın günü ipe sapa gelmeyen, bilgiden yoksun cehaletin gözle görüldüğü, sırf konuşma olsun ve bu konuşma içinde biat ettikleri efendilerine yaranmak için sarf edilen saçma sapan ifadeler ülke gerçeklerini değiştirmiyor.

İnsanlar tükeniyor bu ülkede..

Ve bizler artık bıktık usandık bu hamasetten.

İçi boş laflardan, altı hiçbir zaman doldurulmayacak vaatlerden ve en önemlisi yalandan dolandan gına geldi.

Dur durak bilmeyen bu patavatsızlık içinde el yordamı ile kendine hareket alanı belirleyen anlayışın  abuk subuk düşünceleri ve bunların sonuçları  insanlarımızın hayatlarını cehenneme çeviriyor. Başka bir ırka, başka bir dine, farklı bir siyasi görüşe tahammülü olan bir siyasi liderlik yapmak bu kadar zor olmasa gerek.

Ve/fakat içinde bulunduğu toplumun tarih bilgisini dahi sorgulatan bu aciz anlayıştan böyle bir liderlik beklemek boşa kürek çekmekle aynı şeydir.

Bir de bütün bunların üstüne kendi insanını ötekileştiren, araya nifak tohumları serpiştiren ve hedef tahtası haline getiren ırkçı söylemlerle ayrıştırıcı kara propagandayı kendine rota olarak çizen bu sığ anlayışın uluslararası okunurluğu yüksek olan medya kuruluşlarına Kıbrıslı Türkler adına yaptığı açıklamalar asla kabul edilemez. Dolayısıyla bu sığ anlayışın hepimizi sürüklemeye çalıştığı karanlıkları demokrasiye, özgürlüklere, insani ve evrensel değerlere, uluslararası hukuka daha çok sarılarak bertaraf etmeliyiz.

 

Diğer Haberler

Başa dön tuşu