Halihazırda ülkede var olan gerçek satın alma gücünün oldukça gerilediğidir. 7’den 70’e herkesin hissettiği bu durumun olumsuz etkileri ile her gün yüzleşiyoruz. Dolayısıyla akaryakıta yapılan zamla domino etkisi iktisadi faaliyetlerin tümüne sirayet edecek. Yani bu sadece ulaşım maliyetlerimizi değil; esnaf ve üreticinin girdi maliyetlerini de arttıracak. Haliyle akaryakıt zammı, tüm ürünlerin zamlanması anlamına gelir!
Dolayısıyla pahalılığın önüne geçilmezse, piyasa ucuzlamazsa yeni belirlenecek asgari ücret de hiç bir fayda sağlamayacak dar gelirli ailelere..
Bugün on binlerce emekçiyi doğrudan ilgilendiren Asgari Ücret artışı karşısında enflasyon korkusuna kapılanların ve bundan tedirginlik duyan sermaye erbabının aslında esas tedirginlik duyması gereken akaryakıt fiyatının artışından ötürü iğneden ipliğe tüm ürünleri olumsuz etkileyecek olmasıdır. Kaldı ki herkesin korkması gereken şey akaryakıt fiyatının yükselmesinin yaratacağı komple hayat pahalılığıdır, dolayısıyla korkulması gereken budur. Ve fakat sadece iki ithalatçı şirketi ilgilendiren akaryakıt fiyatları defalarca arttırılırken, ne hikmetse Asgari Ücret görmezden geliniyor. Elbette bir ülkenin sermaye grubu o ülkenin ekonomisi içinde yer alan dinamiklerin önemli bir aktörüdür ve etkin bir rol sahibidir, lakin aynı oranda işgücü de bu etkiye sahiptir, zira iş gücünün etkin olmadığı bir ekonomi içinde sermaye grupları kendilerine ticari alanlar yaratamazlar..
Haliyle sermaye ve işgücü dengesinin korunması esas olmalıdır. Bunun yegane yolu da önce adalet, sonra vicdan muhasebesinin varlığının hissiyatını kavramaktır.
Yeryüzünde hiçbir sermaye grubu işgücü olmadan ayakta kalamaz, aynı şekilde hiçbir işgücü de sermaye olmadan varlığını sürdüremez. Dolayısıyla devlet, sermaye ve işgücü ekseninde herkes empati kurmak zorundadır.