DünyaKıbrısManşet

Dr. Borman: Mülteci sorunu yaşanacak, bu durum Kıbrıs’ı da etkileyecek

Hamas ve İsrail arasında bir anda patlak veren kriz nedeniyle yüzlerce çocuk ve sivil hayatını kaybetmeye devam ediyor

Hamas ve İsrail arasında bir anda patlak veren kriz nedeniyle yüzlerce çocuk ve sivil hayatını kaybetmeye devam ediyor. Olan ise masum insanlara oluyor, dünyanın gözü önünde yine korkunç bir insanlık dramı yaşanıyor.

Krizin daha da derinleşeceğini ifade eden siyaset bilimciler, söz konusu çatışmanın büyük ihtimalle tüm bölgeye yayılma tehlikesinin olduğunu öngörüyor. “Bu savaşı ve insani krizi kim durduracak?” diye soran Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Akademisyen Dr. İpek Borman, bölgedeki gelişmeleri değerlendirdi.

Türkiye’nin daha en baştan itidal çağrısının önemine değinen Dr. Borman, “Katar, Mısır ve Türkiye’nin insani krizi en azından hafifletmek için arabulucu bir rol oynamaya çalıştığını, bu uğurda çeşitli taraflar arasında bir diplomasi trafiği olduğunu görüyoruz.” dedi.

“Filistinliler nezdinde büyük bir mülteci sorunu yaşanacağı aşikardır”
Bu çatışmanın Kıbrıs’ı doğrudan sadece yaşanmakta olan ‘insani kriz’ bağlamında etkileyebileceğini ifade eden Dr. Borman, “İsrail’den hava ve deniz yoluyla ayrılan birçok insanın hali hazırda Kıbrıs’a geldiğini biliyoruz. Bazı ülkeler güneyi transit olarak kullanarak vatandaşlarını bölgeden tahliye etti. Ancak krizin daha da derinleşmesi ve yayılması durumunda, özellikle Filistinliler nezdinde büyük bir mülteci sorunu yaşanacağı aşikardır” görüşünü paylaştı.

“Elzem olan ateşkes ilanı”
Şu anda elzem olanın bu bir ateşkes ilan edilmesi ve insani krizin sona erdirilmesi olduğunun altını çizen Dr. Borman, insanlığın yanında durulması gerektiğinin altını çizdi. Dr. Borman, “Uluslararası toplumun ve ilgili ülkelerin odaklanması gereken masum insanların öldüğü ve hayatlarının yerle bir edildiği bu çatışmanın durmasıdır. Hangi ülkenin hangi tarafın yanında olduğunun konuşulmasının zamanı değildir. İnsanlığın yanında durulması zamanıdır. Aksi takdirde, zaten büyük bir krizde olan kurallara dayalı uluslararası düzen iyice etkisini yitirecek ve çökecektir.” dedi.

“Bu çatışmanın daha geniş bir coğrafyada etkisi büyük olacaktır”
Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Akademisyen Dr. İpek Borman, Filistin-İsrail krizini madde madde şöyle değerlendirdi:

“Hamas ve İsrail arasında bir anda patlak veren bir kriz görüyoruz. Ama aslında orada uzun zamandır patlamaya hazır bir bomba durumu söz konusuydu. Gazze, Hamas’ın yönetime gelmesinin ardından, 16 yıldır İsrail tarafından abluka altında tutulmaktadır. Burada 365 kilometre karelik bir alandan bahsediyoruz ve bu alanda 2 milyondan fazla Filistinli bir açık hava hapishanesi koşullarında yaşamaktadır. Dışarıda; karadan, havadan ve denizden tamamen İsrail tarafından kontrol edilmektedir. İçeride ise, elektrik, su, gıda ve tıbbi yardım gibi temel ihtiyaçlar konusunda bile tamamen İsrail’e bağımlıdır.

Özellikle son dönemde, Netenyahu liderliğinde aşırı sağcı bir hükümetin İsrail’de başa gelmesiyle, sadece Gazzelilere yönelik değil doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki Filistinlilere yönelik hayat şartlarının giderek kötüleşmesi, sürekli olarak ihlallerin yaşanması ve şiddetin artması Filistinliler nezdinde büyük bir tepki yaratıyordu.

Diğer yandan ise, Filistin meselesi hilafına Orta Doğu bölgesinde yaşanan gelişmeler önemli bir kaygı sebebiydi. On yıllardır Arap-İsrail ekseninde bulunan Filistin sorunu, diğer Arap ülkelerinin İsrail’le normalleşme sürecine girmesiyle önemli ölçüde saf dışı kaldı ve iki devletli çözüm büyük ölçüde çıkmaza girdi. 2020’de ABD arabuluculuğunda önce Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’le normalleşme başladı, sonra bu Fas ve Sudan ile devam etti. Son dönemde ise, Suudi Arabistan’la normalleşme yine ABD tarafından kotarılmaya çalışılıyordu.

Elbette, tüm bu gelişmelerin ardında ABD’nin İsrail’e katıksız desteğinin yanı sıra ABD’nin bölgedeki güç dengelerini stratejik olarak lehine şekillendirme çabası da yatmaktadır. İran’ı çevreleme, Rusya ve Çin’in bölgedeki etkisini kontrol altına alma, bölgede kendi lehine enerji ve ticaret koridorlarını şekillendirme gibi stratejik hedefleri söz konusudur. Tüm bunların etkisiyle, Gazze’de iyice sıkışmış olan Hamas, patlamaya hazır bombanın pimini çekerek, şu anda yaşanmakta olan savaşın fitilini ateşledi. Hamas militanlarının İsrailli sivillere yönelik saldırıları ve yaptığı katliam hiçbir şekilde kabul edilemez. Şiddet, her zaman şiddeti doğurur, haklı davaları zedeler.

İsrail zaten bir güvenlik devleti, orantısız güç kullanmaktan çekinmeyen bir devlet. Maalesef, Hamas’ın saldırısı İsrail’e de bir gerekçe sunarak, hali hazırda Filistinlilere karşı sürdürdüğü katı politikalarının devamı olarak, şu anda Gazze’ye karşı yürüttüğü korkunç saldırıları başlatma olanağı verdi. Sivillerle militanların iç içe yaşadığı o dar alanda her yeri bombalıyor ve bir kara harekâtı başlatmaya hazırlanıyor. Netenyahu’nun ilk günden dediği gibi, İsrail’e Orta Doğu’yu değiştirme fırsatı sunuldu. Bu tam olarak ne demek, bunu zamanla göreceğiz, ama şimdiden görünen o ki İsrail savaş suçu işleme pahasına krizi daha da derinleştirme niyetinde. Olan ise masum insanlara oluyor, dünyanın gözü önünde yine korkunç bir insanlık dramı yaşanıyor. Bunların yanı sıra, bu çatışmanın bölgede yayılması tehlikesi de çok büyük görünüyor. Zaten 7 Ekim’den bu yana Suriye ve Lübnan sınırlarında İsrail’le karşılıklı saldırılar söz konusu.

Zaten bu ülkeler kendi çatışmaları içerisinde kırılgan bir durumdalar. İran destekli Hizbullah gibi gruplar sınırda çok etkili ve işlerin kontrolden çıkma tehlikesi hayli fazla. İran da İsrail’in kara harekâtına başlaması durumunda sessiz kalmayacağını ve karşılık vereceğini duyurdu. Durum böyleyken, bu savaşı ve insani krizi kim durduracak? ABD, doğrudan tarafını ortaya koydu, hatta en büyük uçak gemilerini İsrail için bölgeye gönderdi, Dışişleri Bakanı İsrail’e giderek sonsuz destek verdi, dolayısıyla bir arabuluculuk yapması çok zor. Keza, AB ilk baştan İsrail lehine tavrını koydu ve hatta önce Filistinlilere yönelik yardımı keseceğini söyledi. Neyse ki, bazı AB ülkelerinin tepkisinden dolayı şu anda yardım konusundaki yanlıştan çark etmiş görünüyorlar.

Türkiye’nin daha en baştan itidal çağrısı önemli. Katar, Mısır ve Türkiye’nin insani krizi en azından hafifletmek için arabulucu bir rol oynamaya çalıştığını, bu uğurda çeşitli taraflar arasında bir diplomasi trafiği olduğunu görüyoruz. Bu çatışmanın Kıbrıs’ı doğrudan sadece yaşanmakta olan insani kriz bağlamında etkileyebileceğini düşünüyorum. İsrail’den hava ve deniz yoluyla ayrılan birçok insanın hali hazırda Kıbrıs’a geldiğini biliyoruz. Bazı ülkeler güneyi transit olarak kullanarak vatandaşlarını bölgeden tahliye etti. Ancak krizin daha da derinleşmesi ve yayılması durumunda, özellikle Filistinliler nezdinde büyük bir mülteci sorunu yaşanacağı aşikardır.

Ancak bu çatışmanın elbette daha geniş bir coğrafyada etkisi büyük olacaktır. Gerek Orta Doğu’daki kırılgan yapıyı, çatışma içinde bulunan bölge ülkelerini, dış aktörlerle şekillenen olası stratejik yapılanmaları fazlasıyla etkileyecektir. Örneğin, Suudi Arabistan’la İsrail’in normalleşme süreci kesintiye uğrayacaktır ya da eğer kriz derinleşir ve uzarsa tamamen ortadan kalkacaktır. Şu anda elzem olan bir ateşkesin ilan edilmesi ve insani krizin sona erdirilmesidir. Uluslararası toplumun ve ilgili ülkelerin odaklanması gereken masum insanların öldüğü ve hayatlarının yerle bir edildiği bu çatışmanın durmasıdır.

Hangi ülkenin hangi tarafın yanında olduğunun konuşulmasının zamanı değildir. İnsanlığın yanında durulması zamanıdır. Aksi takdirde, zaten büyük bir krizde olan kurallara dayalı uluslararası düzen iyice etkisini yitirecek ve çökecektir.”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu