KıbrısManşet

Kudret Özersay: Daha adil bir yapı kurmuş olsaydık, halk devletine sahip çıkabilirdi

Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, “Daha adil bir yapı kurmuş olsaydık, bence Kıbrıs Türk insanı KKTC’ye daha fazla sahip çıkabilirdi, belirli bir kişiyi suçlamadan söylüyorum bunu; devlet, sahip çıkabildiğimiz sürece devlettir...” dedi

Adayların adaylık nedenleri hakkında sorulan bir soru üzerine ömrünün Kıbrıs meselesiyle geçtiğinin altını çizen Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, sahip olduğu dış politika tecrübesiyle bu yola baş koyduğunu belirtti.

“KIBRIS TÜRK HALKININ DIŞ POLİTİKADA DENEYİMLİ BİR LİDERE İHTİYACI VAR”

Dışişleri bakanlığı tecrübesi ve bugüne kadar almış olduğu eğitimlere değinen Özersay, “Tabii ki takdir vatandaşın ama Kıbrıs Türk halkının bu konularda bilgili bir lidere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum” dedi.

Doğu Akdeniz bölgesindeki sıcak gelişmelere dikkat çeken Özersay, bölgenin öneminin artmasıyla birlikte KKTC’nin de öneminin arttığını, bölgede ‘cirit atan’ ülkelerin gözünün Kıbrıs’ta olduğunu söyledi. Özersay, bu süreci yönetmesi gereken kişinin de deniz hukuku ve gelişmeler doğrultusundaki değişken konulara hakim bir liderin Kıbrıs Türk halkının lideri olması gerektiğini vurguladı.

“BUGÜNÜN ŞARTLARIYLA GEÇMİŞİ DEĞERLENDİREMEZSİNİZ”

Geçmişteki müzakereleri hatırlatan Özersay, anakronik değerlendirmenin yani bugünün şartlarıyla geçmişi ele almanın doğru olmadığının altını çizdi.

“İÇ VE DIŞ POLİTİKADA DAHA İYİ ŞEYLER YAPILABİLİRDİ”

Kıbrıs Türkünün bugünlere gelirken çok büyük zorluklar çektiğini belirten Özersay, bu süreç içerisinde iç ve dış politikada daha iyi şeyler yapılabileceğine işaret etti.

“DAHA ADİL BİR YAPI KURMUŞ OLSAYDIK, HALK ÜLKESİNE SAHİP ÇIKARDI”

‘Daha adil bir yapı’ vurgusu yapan Özersay, belirli bir kişi ya da kurumu hedef göstermeden şu ifadeleri kullandı:

“Daha adil bir yapı kurmuş olsaydık, bence Kıbrıs Türk insanı KKTC’ye daha fazla sahip çıkabilirdi, belirli bir kişiyi suçlamadan söylüyorum bunu, herhangi bir yerde bir vatandaş ülkesine katkı sağladığı sürece devlet, devlet olabilir; şartlar bu şekilde olsaydı daha çok sahip çıkabilirdik.”

Dış politikada yapılan yanlışların başında Kapalı Maraş ve deniz yetki alanlarının belirlenmesi olduğunu ifade eden Özersay, Kapalı Maraş konusunda öncelikle Kıbrıs sorununun çözülmesinin beklenmesi yerine Maraş konusunun netleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Kapalı Maraş’ın kapalı kalmasının kimseye faydası olmadığını hatta bir noktadan sonra ‘defansif’ bir politika izlenmesinde önemli rol oynadığını belirten Özersay, ‘proaktif politika’ vurgusu yaparak şunları kaydetti:

“Kapalı Maraş bu kadar süre kapalı tutulmamalıydı, bir noktadan sonra aleyhimize dönüştü bu durum. Müzakerelerde bir müzakere kartı olarak kullanıyoruz fakat bu defansif bir yaklaşım…

Deniz yetki alanlarıyla ilgili 2000’lerin başından Türkiye ve KKTC daha hızlı hareket edebilmeliydi. Önce sorun çözülsün istedik, deniz yetki alanlarının belirlenmesini reddettik. Rum tarafı bundan hareketle fiili bir durum yaratarak ileriye gitti. Şimdi adımlarımızı atıyoruz fakat geç kaldığımızı düşünüyorum.

2011 yılında kıta sahanlığı anlaşmamızla proaktif bir siyasete geçtik. Keşke daha önce geçseydik…

2004’te Kıbrıs Türk halkı kökenine bakmaksızın bir self determinasyon hakkı kullandı ama aynı şekilde müzakereye devam etmemeliydik… Maalesef o tarihte Türkiye’nin AB’ye katılım süreci ve ilişkileri bizi geri durdurdu. Biz geçmişten ders almak zorundayız.”

ÖZERSAY’DAN ‘ADİL SİSTEM’ VE ‘PROAKTİF POLİTİKA’ VURGUSU

Sözlerini iki konuya vurgu yaparak sonlandıran Özersay, ‘adil sistem’ ve ‘proaktif politika’ vurgusu yaparak şunları kaydetti:

“İki şeye vurgu yapıyorum…

Bundan sonrası için Kuzey Kıbrıs kurumlarının adil hizmet üreteceği bir sistem kurmalıyız.

Bayrak önemli bir semboldür, önemserim ama her yeri bayrak donatarak adil bir sistem sağlayamazsınız. Proaktif bir politika izlemeliyiz, Kapalı Maraş’ın açılması meselesi, Doğalgaz konusunda Rum tarafıyla işbirliği yoluna gidilmesi gerekiyor… Bundan sonra yapmamız gerekenler bunlardır…”

SORU: “GÜNEY İŞ BİRLİĞİNE HAZIR DEĞİLKEN, TASARLADIĞINIZ İŞ BİRLİĞİ MODELİ BİR ÇELİŞKİ DEĞİL Mİ?”

“Söylemlerinizde ‘Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, zenginliği ve yönetimi paylaşmadığı için federal ortaklığa hazır değildir’ diyorsunuz. Buna rağmen seçim stratejinizi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile iş birliğine ve doğal zenginliği paylaşma üzerine kuruyorsunuz. Federal temelde zenginliği paylaşmayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, iş birliği modelinde bunu yapacağını düşünmek, bir çelişki değil mi?”

İlgili ifadelerin kendisine ait olmadığını, BM Genel Sekreteri’nin Annan Planı’nın reddedilmesinin ardından kullandığı bir söz olduğunu belirten bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, geçmişten de örnekler vererek “Güney Kıbrıs böyle bir ortaklığa yaklaşmıyor, biz de bunu yaşayarak gördük” dedi.

“RUM TARAFININ ELİNDE OLAN İMKANLAR BİZDE OLSAYDI, BELKİ BİZ DE ORTAKLIĞA YANAŞMAYACAKTIK”

Güney Kıbrıs’ın elindeki imkanlar doğrultusunda hareket ettiğini belirten Özersay, “Altını çizmemiz gereken bir şey var, uluslararası toplumun önünde Rum tarafının elinde olan imkanlar bizde olsaydı belki biz de öyle bir ortaklığa yanaşmayacaktık” dedi.

“DAHA ÖNCE FARKLI ALANLARDA İŞ BİRLİĞİ YAPILDI, PAYLAŞIM NOKTASINDA DA YAPILABİLİR”

İşbirliğine dayalı ortaklık modeli konusuna açıklık getiren Özersay, birbirini tanımayan iki devletin farklı alanlarda iş birliği yapabileceğini söyledi.

“AB DE BAŞTA İŞ BİRLİĞİ AMACIYLA KURULDU, ZAMANLA ORTAKLIĞA DÖNÜŞTÜ”

Geçmişteki iş birliği konularını örnek veren Özersay, 2011 yılında Güney Kıbrıs’ın elektriğe ihtiyaç duyması sonrasında satılan elektriğe ve ‘suçlu iadeleri’ konularına değindi.

Elektrik konusunun enterkonnekte bir ilişkiye evrilmesi noktasının suçlu iadesi noktasında da gerçekleşebileceğini söyleyen Özersay, AB örneği vererek; ilk başta kömür ve çelik konusunda iş birliği amacıyla kurulan bu birliğin zamanla başka yönde bir ortaklığa evrildiğini aktardı.

Bunun için ele alınması gereken yöntemler noktasında 2 yöntemin olduğunu söyleyen Özersay, birinci yöntemin iki tarafın da komiteler kurarak müzakere etmesi, diğer yöntemin de özel şirketler üzerinden ortaklık şeklinin belirlenmesi olduğunu ifade etti.

Özersay, iki yöntemi şu şekilde açıkladı:

“İki tarafın komite kurarak müzakere etmesi gerekiyor. İşbirliği şirketler üzerinden de yapılabilir. Seçilirsem bunun uluslararası alanda anlatılması için görev üstleneceğim.

Ortak bir şirket de kurulabilir… Exxon Mobile’in ortağı olan Katar Petrollium’a biz lisans verirsek bu iki şirket üzerinden işbirliği yapabiliriz.”

“DOĞU AKDENİZ’DE OYUN KURUCU OLABİLİRİZ”

Bölgede kapsamlı konferansların dillendirildiği bu dönemde ‘oyun kurucu’ olma imkanımızın olduğunu belirten Özersay, şunları kaydetti:

“Bir diğer örnek de; Doğu Akdeniz bölgesinde nasıl ki kapsamlı bir konferans gerçekleştirebiliyoruz, bir uluslararası konferans gerçekleştiriliyor; biz de oyun kurucu olabiliriz.”

“GÜNEY İLE YAPACAĞIMIZ İŞ BİRLİĞİ BÖLGEDEKİ AKTÖRLERİN DE İŞİNE GELECEK”

Doğu Akdeniz’de şartların 10 yıl öncesine kıyasla ciddi anlamda değiştiğine vurgu yapan Özersay, bölgede iş yapan şirketlerin ve yine bölgedeki aktör ülkelerin Güney Kıbrıs’la iş birliği yapmamız durumuna sıcak bakacağını savundu.

Doğu Akdeniz’deki herhangi bir gerginliğin kimseye yaramayacağının altını da çizen Özersay, şu ifadeleri kullandı:

“Eğer federal ortaklık çerçevesinde yanaşmazlarsa paylaşım nasıl olacak? Bugün Doğu Akdeniz’de şartlar değişiyor… 10 yıl önceki durum yok artık.

Bölgeden çıkarı olan ülkeler gerginlik olsun istemiyor, şirketler risk almaktan kaçındığı için bu iş birliğini destekleyecektir. Diğer aktörler de işbirliğini destekleyecektir.

50 yıllık bir süreç geride kaldı, arabuluculuklar daha çok ön plana çıkıyor…

Bunun daha gerçekçi olacağını diğer ülkeler de biliyor ve destek noktasındaki durum da bu şekilde olunca diğer aktörler Rum tarafını işbirliğine zorlayacak.

Bu yaklaşım barışçıl bir yaklaşımdır, çıkış yolu ortaya çıkarır, kendi kozlarımızı ileriye sürerek yürümeliyiz. Diğer konularda da işbirliğiyle bir şeyler yapılabildi. Federal çözüm noktasından dönmeyip farklı şeyler öne sürmezseniz elde edeceğiniz sonuç olumsuzdur. Müzakere masasına hapsolmayı reddedeceğim. Şekillendiren olmalıyız, Cumhurbaşkanı misyonlarından birisi budur.”

 

Diğer Haberler

Başa dön tuşu