KıbrısManşetSiyasetToplum

Öncelik olmadığı gün gibi ortada

Toplumsal itirazlara rağmen, ki görünen o Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu bu yatırıma karşı, zira bunu öncelik olarak görmüyorlar. Ve fakat her şeye rağmen  bu fikrin sahipleri adına külliye dedikleri alanı inşa etmekte kararlıdırlar

Gelin önce külliyenin ne anlama geldiğine bakalım. “ Bir caminin çevresinde cami ile birlikte yapılmış medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane gibi yapıların tümü” Külliyenin TDK’daki tanımı bu.

Arapça kökenli bir kelime.

Yeni cumhurbaşkanlığı binası ve/veyahut yeni meclis binasının yapılacağı alanın külliye olarak tanımlanması başlı başına ideolojik bir algı oluşturmaya yönelik olduğu apaçık ortada. Peki bu ne kadar gerekli?

Bu ülkede kontrolsüz nüfus artışı  ile birlikte  yollar yetersiz kalıyor, ,altyapı, çevre dökülüyor. Su ve elektrik enerjisi yetersiz kalıyor. Sağlık ve eğitim gibi yaşamsal öneme haiz hizmetleri geriletiyor, binaları yetersiz bırakıyor. Hastaneler tıklım tıklım,

Okul binaları artık ihtiyaca cevap veremiyor, sınıflar tıka basa dolduruluyor. 20/25 kişilik sınıflar 35/37 kişi alıyor. Okul tuvaletleri dökülüyor, pislikten geçilmiyor.

Bütün bunlara ekonomik gidişatı da eklersek,“ külliye” diye tanımlanan yeni cumhurbaşkanlığı ve meclis binasından çok daha öncelikli yatırımlara ihtiyacımız olduğu tartışmasız bir gerçek. Ama diyeceksiniz ki bu yatırımı biz yapmıyoruz Türkiye bize yapıyor. Dolayısıyla burada nasıl bir sakınca olabilir? Böyle düşünen arkadaşlar Türkiye’de bu yatırımı Anadolu halkının istihkakından kesip de yapacak.

Dolayısıyla bunun bir öncelik olmadığını Türkiye’yi yöneten makam sahiplerine anlatmak gerekiyordu. Belli ki anlatamadık.. Ya da onlar bunu anlamadı, anlayamadı. Haliyle buradaki şakşakçılar da çanak tutunca işler bu raddeye geldi.

Ve fakat  ne olursa olsun böylesi bir harcama ülkenin öncelikli ihtiyacı olan bir şey değildir.  Ha konuyu prestij, itibar gibi mevzulara dayandıran bir kesim olduğunu görüyoruz. Düzgün yolları olmayan, altyapısı çöken, her kentinden lağım kokuları yayılan, yeterli hastanesi, yeterli okulu olmayan, sosyal adalet anlayışını pas geçen tahakküme dayalı yönetim ile idare edilen, uluslararası alanda Türkiye’nin alt yönetimi olarak tanımlanan ve bu yapı ile asla uluslararası toplumun bir parçası olmayacak bir ülkenin gösterişe dayalı birkaç bina yapımı ile itibar elde edecek olmasına inananlar gerçekten akıl tutulması yaşıyorlar.

Toplumsal itirazlara rağmen, ki görünen o Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu bu yatırıma karşı, zira bunu öncelik olarak görmüyorlar. Ve fakat her şeye rağmen  bu fikrin sahipleri adına külliye dedikleri alanı inşa etmekte kararlıdırlar… Diyelim ki külliye/yerleşke tamamlandı. Peki ya sonra ne olacak? Bu bölgede oluşacak yaşam alanının bir maliyeti olacak haliyle.. Dolayısıyla gider kalemi artacak. Yani adına ne derseniz deyin, külliye ya da yerleşke nasıl tanımlanırsa tanımlansın ciddi bir mali yükü de sonrasında yanında getirecek.

Daha fazla personel ,daha fazla hizmet alımı, bakım-onarım masrafları, enerji tüketimi  , yeni araçlar  için kaynak vs vs..

Bugünkü ve yakın gelecekteki bir KKTC bütçesinin bunların altından kalkması mümkün görünmüyor. Bu ciddi bir mali yükü zorunlu olarak dayatacak bize. Bize diyorum çünkü bu yük Kıbrıslı Türklerin sırtına bindirilecek.

Mevcut mali ve ekonomik yapı , tasarlanan inşaat alanının tamamlandıktan sonra idamesi için gerek duyulacak masrafları karşılayacak durumda mı? Değil..

Ve tabi ki düzenden nemalananların dışında hepimiz  bunun farkındayız.

Kaldı ki bugün toplumsal itibar istiyorsak evrensel gereksinimlere de öncelik vermeliyiz. Tabiatıyla önce sosyal devlet yapısını güçlendirecek yatırımlara yönelmeliyiz. Sığınma evleri,

tam teşekküllü devlet okulları,

Tam donanımlı devlet hastaneleri. ,

Tiyatro binaları

Opera ve Bale salonları,

Bilim Sanat ve Arkeoloji Müzeleri,

Ar-ge ve teknoparklar gibi doğrudan insan hayatına dokunan ve yaşam kalitesini yükselten  yatırımlara önem verilmelidir.

Bir devletin itibarı bina ile ölçülmez! Bunu aklı başında herkes bilir. Dolayısıyla bir ülkenin itibarı o ülkede dikilen binalarla değil, insan onuruna yaraşır yaşam koşullarını oluşturmakla sağlanır.

Bir devletin itibarı dışa bağımlı olmadan kendi kendini yönetebilen, kendi ayakları üzerinde duran (siyasi ve ekonomik bağımsızlık), hukuka, adalete, eşitliğe, demokrasiye, insan haklarına bağlılık ile değer bulur..

Diğer Haberler

Başa dön tuşu