ÇevreDünyaKıbrısManşetSiyasetToplumTürkiyeYaşam

Türkiye 5 yıl direndikten sonra Paris iklim anlaşmasını onaylamaya hazırlanıyor

21 Eylül’de BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Paris İklim anlaşmasını onaylayarak taraf olacaklarını duyuran Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, konuyla ilgili yasa tasarısını TBMM’nin açıldığı ilk gün Meclise göndermesiyle birlikte Türkiye’nin onay süreci başladı.

Türkiye Paris İklim Anlaşmasına imza koymaya hazırlanıyor.

21 Eylül’de BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Paris İklim anlaşmasını onaylayarak taraf olacaklarını duyuran Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, konuyla ilgili yasa tasarısını TBMM’nin açıldığı ilk gün Meclise göndermesiyle birlikte Türkiye’nin onay süreci başladı.

Yasa teklifinin gerekçesinde, Paris Anlaşması’nın uzun dönemli hedefinin, endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulması olduğu belirtildi. Yasanın Ekim ayı içerisinde TBMM komisyonlarından geçerek onaylanması bekleniyor.

DÜNYADA PARİS İKLİM ANLAŞMASINI ONAYLAMAYAN 6 ÜLKE KALDI

İklim krizini durdurmak ve küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlamaya yönelik hedefler içeren Paris Anlaşması’nı imzalayan ancak onaylamayan 6 ülkeden biri de Türkiye idi.

2015 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) Paris’te yapılan 21. Taraflar Toplantısı’nda imzaya açılan Paris Anlaşması’na bugüne kadar 197 ülke imza attı. Bunların 191’i anlaşmaya taraf olarak süreci tamamladı ancak Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ve Türkiye henüz onaylamadıkları anlaşmaya taraf olmuş değil. Türkiye aynı zamanda Anlaşmayı onaylamayan tek G20 ülkesi konumunda.

HEDEF KÜRESEL SICAKLIK ARTIŞINI 1.5 DERECEYLE SINIRLAMAK VE SERA GAZI EMİSYONUNU SIFIRLAMAK

Dünyanın ilk kapsamlı iklim anlaşması olarak tarihi önem taşıyan Paris Anlaşması’nı onaylayan ülkelerin, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak ve 2050’ye kadar sera gazı emisyonlarını sıfırlamak için taahhütlerini hayata geçirmesi gerekiyor. Bu hedef petrol, kömür gibi fosil yakıt kullanımının azaltarak, yenilenebilir enerjiye yönelmeyi de beraberinde getiriyor. Gelişmiş ve gelişmekte ülkelerin ulusal katkı beyanları ile emisyon azaltım ve sınırlama hedefleri koymasının istendiği anlaşma çerçevesinde, kararların uygulanması gözden geçiriliyor ve tüm tarafların çalışmaları izleniyor.

Çevre örgütleri, düzenledikleri imza kampanyalarıyla anlaşmanın TBMM’de onaylanması çağrısında bulunuyordu.

TÜRKİYE’DE SERA GAZI EMİSYONLARI 18 YILDA YÜZDE 138 ARTTI

Türkiye’de karbondioksit (CO2) eşdeğeri olarak 2018 yılı toplam sera gazı emisyonu 1990 yılına göre yüzde 138 artış gösterdi. Ancak TÜİK sera gazı emisyon verilerine göre, 2018 yılı toplam sera gazı emisyonu bir önceki yıla göre yüzde 0,5 azalarak 520,9 milyon ton (Mt) CO2 eşdeğeri (eşd.) olarak hesaplandı.

TÜİK verilerine göre 1990 yılında kişi başı karbondioksit eşdeğer emisyonu 4 ton/kişi olarak hesaplanırken, bu değer 2018 yılında 6,4 ton/kişi olarak hesaplandı. 1990’da 219,2 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonu 2018 yılında 520,9 milyon tona yükseldi.

BM Sözleşmesi’nde “gelişmiş ülke” kategorisinde bulunan Türkiye, Paris Anlaşması’nı “gelişmekte olan ülke” olarak onaylıyor.

Paris İklim Anlaşması’nı bu ay içinde onaylamaya hazırlanan Türkiye, TBMM’ye sunulan onay beyanında anlaşmayı “gelişmekte olan bir ülke olarak ve ekonomik kalkınma hakkına halel getirmemesi kaydıyla uygulayacağını” bildirdi.

Paris Anlaşması’nın temelini oluşturan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde “gelişmiş ülke” kategorisinde bulunan ve iklim değişikliği fonlarından yararlanabilmek için bu listeden silinerek “gelişmekte olan ülkeler” listesine dahil olmak amacıyla BM’ye nota veren Türkiye’nin, statü değişikliği talebi kabul görmeden Paris Anlaşması’nı “gelişmekte olan ülke” olarak onaylayacağını beyan etmesi dikkat çekti.

TÜRKİYE: ANLAŞMA HAKKANİYET, ORTAK FAKAT FARKLILAŞTIRILMIŞ SORUMLULUKLAR TEMELİNDE UYGULANMALI

Paris Anlaşması’nın onaylanmasına ilişkin beyanda  Türkiye’nin, anlaşmayı 1992 tarihli BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris Anlaşması’nda açıkça kabul edilen “hakkaniyet, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve görevli kabiliyetler” temelinde uygulayacağı belirtildi.

Türkiye, beyanında “Paris Anlaşması’nı gelişmekte olan bir ülke olarak ve ulusal katkı beyanları çerçevesinde, anlaşmanın ve mekanizmalarının ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi kaydıyla uygulayacağını beyan eder” ifadesine yer verildi.

TÜRKİYE’NİN İTİRAZ GEREKÇESİ: FONLARA ERİŞİMDE EŞİT MUAMELE YOK!

Türkiye, Kyoto Protokolü’nün yerine geçecek olan Paris İklim Anlaşması’nı 2016’da imzalamış ancak Türkiye’nin iklim değişikliği fonlarına erişim konusunda kendisiyle benzer konumdaki ülkelerle eşit muamele görmediği gerekçesiyle anlaşmayı bugüne kadar onaylamamıştı.

KARAR GLASGOW’DAKİ BM İKLİM KONFERANSINDA NETLEŞECEK

Paris Anlaşması’nın temelini oluşturan 1992 tarihli BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Ek-1 belgesinde “gelişmiş ülkeler” listesinde bulunan Türkiye, bu listeden silinerek iklim değişikliği fonlarından yararlanma olanağı bulunan “gelişmekte olan ülkeler” listesine dahil olmak için Bonn’daki BMİDÇS sekretaryasına eylül ayı içinde bir nota iletmişti.

İskoçya’nın Glasgow kentinde 30 Ekim-12 Kasım 2021 tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan 26. Taraflar Konferansı’nda (COP26) Paris İklim Anlaşması’ndaki eksik konuların tamamlanması bekleniyor. Böylece COP26, Paris Anlaşması sonrası genel değerlendirmenin yapılacağı ilk zirve olacak. Konferansta Türkiye’nin yenileyeceği beklenti ve taleplerinin kabul edilip edilmeyeceği henüz bilinmiyor.

TÜRKİYE’NİN EKONOMİK BEKLENTİSİ YÜKSEK

Anlaşmanın Ek-2 listesinde yer almadığından Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanamayan Türkiye, taraf olması durumunda, iklim finansmanı sağlayan diğer fonlar ve çok taraflı bankalara erişimde sıkıntı çekmeyecek ve yeni oluşan uluslararası emisyon piyasalarında ticaret yapabilme imkanından yararlanacak. Öte yandan tüm bunlarla birlikte Paris Anlaşması hükümlerine uyulmaması halinde, herhangi bir yaptırım bulunmuyor.

Türkiye’nin bugüne dek onaylamadığı Paris İklim Anlaşması’nı yürürlüğe sokma kararında Dünya Bankası ile Fransa ve Almanya’nın iklim projeleri için Türkiye’ye vermeyi taahhüt ettiği 3 milyar dolarlık kredi paketinin etkili olduğu Fransa’nın Türkiye’ye anlaşmayı onaylaması karşılığında kredi paketi için teminat verdiği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da BM Genel Kurulu’ndaki açıklamasını bu gelişme üzerine yaptığı belirtiliyor.

Nitekim Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un da açıklamalarının Türkiye’nin taraf olma kararında ekonomik beklentinin ağır bastığı görüşlerini doğrular nitelikte:

BAKAN KURUM: PARİS ANLAŞMASI’YLA BİRÇOK YATIRIMIMIZI HAYATA GEÇİRECEĞİMİZ ADIMLAR ATACAĞIZ

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “Paris Anlaşması’na taraf olmak sadece bir imza altına almak olmayacak. Tüm sektörlerimizde, tarımımızı, turizmimizi, sanayimizi, birçok yatırımlarımızı hayata geçireceğimiz adımlar atacağız.” Diyerek Anlaşmanın Türkiye’ye sağlayacağı kaynaklara işaret ediyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Cumhurbaşkanlığına sunduğu raporlarda, “Ülkemiz Ek-2’de olmadığı için finans verme yükümlülüğü olmamakla birlikte, Yeşil İklim Fonu’ndan faydalanamayacaktır. Diğer taraftan, Yeşil İklim Fonu dışında, iklim finansmanı sağlayan diğer fonlar ve çok taraflı bankalara erişimde sıkıntı çekmeyecek ve yeni oluşan uluslararası emisyon piyasalarında ticaret yapabilme imkanına kavuşacaktır” ifadeleri de önem taşıyor.

Türkiye, planladığı gibi Ek-1 listesinden çıkarılarak “Gelişmekte olan ülkeler” kategorisine alınmayı başarabilirse Gelişmiş ülkelerden sağlanacak 100 milyar dolarlık kaynak paketinden yararlanabilme imkanını da bulacak.

UCUZ KREDİ BEKLENTİSİ…

İşin finansman ve kaynak getirisi boyutu TBMM İklim Komisyonu toplantılarında tartışılırken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bürokratları alternatif finansman modelleri üzerine çalıştıklarını dile getirmişlerdi. 7 Nisan 2021 tarihli toplantıda “Paris Anlaşması’nı onaylamayalım demiyoruz ama müzakere ediyoruz” ifadesini kullanan Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, Türkiye’nin Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanamayacağına dikkat çekerek, şunları söylemişti: “Dolayısıyla, biz bunun dışında Dünya Bankası, Fransız ve Alman Kalkınma Bankalarıyla 3 milyar dolarlık bir paket üzerinde her yıl -bunun belli bir kısmı hibe, belli bir kısmı ucuz kredi- üzerinde çalışıyoruz. Bu metin tamamlanırsa Türkiye -yani o 3 milyar dolar bizim gibi bir ülke için çok ciddi bir para, kullanmak için, yenilebilir enerji ve diğer iklim dostu projelerle ilgili- bu başarılırsa en azından bir kazanım olur ülke için ve bundan sonra da biz elimiz daha rahat bir şekilde siyasilere veya karar vericilere ya, bak finans kısmı çözüldü, bu mutlak emisyon meselemiz zaten Türkiye’nin yok çünkü biz gelişmekte olan bir ülke olarak bunu imzaladık, böyle bir zorunluluk gelmez diye neticede içeride de müzakere etmek zorundasınız Sayın Bakan. Yani sadece dışarıda değil, içerideki müzakereler bazen dışarıdakinden daha sert veya zorlu olabiliyor, onun için söylüyorum, neticede her Bakanlık, her kurum da kendi menfaatlerini düşünüyor.”

KAYNAKLAR DOĞRU YERLERE KULLANILACAK MI?

Paris İklim Anlaşması’na taraf olunmasıyla birlikte sağlanacak finansman kaynakları Türkiye’ye önemli ölçüde rahatlama sağlayacak ancak daha önceki deneyimlerden hareketle, fon ve kaynakların amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmayacağı sorusu kamuoyunu meşgul ediyor. Hatırlanacağı üzere Türkiye’de 1999 depreminden sonra “deprem vergisi” olarak geçici bir süre için uygulamaya konan, daha sonra genişletilerek özel tüketim vergisi olarak kalıcılaştırılan kaynağın genel bütçe açığının kapatılması başta olmak üzere farklı alanlarda kullanılması nedeniyle büyük tartışmalar yaşanmıştı. Çevre kuruluşları, Paris İklim Anlaşması’na taraf olunmasını takiben Türkiye’ye gelecek kaynakların amacına uygun biçimde kullanılıp kullanılmayacağına dair ciddi endişeler taşıyorlar.

UZMANLAR VE ÇEVRE KURULUŞLARI NE DİYOR?

ÖNDER ALGEDİK/ İKLİM DER: İKTİDARIN ÖNCELİĞİ UCUZ KREDİ

Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasını onaylayacak olması ve iklim fonlarından gelmesi beklenen kredi paketlerine ilişkin T24’ün sorularını yanıtlayan İklim ve Enerji Uzmanı ve İklim-Der Başkanı Önder Algedik ise şunları söylüyor: “Türkiye’nin iklim müzakerelerinin temel pozisyonu her zaman için finansman ve teknolojiden faydalanmak ancak iklim değişikliğini yavaşlatacak durduracak hareketlerden kaçınmaktı. Bu yüzden de Paris İklim Anlaşması için verdiği niyet beyanında 1990’da 220 milyon ton olan emisyonları 2019’da 506 milyon tona çıkartmışken, 2030’da indirim olarak 929 milyon tonu hedef olarak verdi. Bu aslında Türkiye iklimi değiştiren duble yollar, termik santraller, verimsiz inşaatları halka finansı ettirirken iklimle ilgili yapılması gerekenleri de dünyadan alacağı kredilerle finanse ettirmeye çalıştığı anlamına geliyor. Dolayısıyla Türkiye’de iktidarın şu an motivasyonu emisyonları azaltmak ve iklim değişikliğini yavaşlatmak değil bilakis hızlandırmak. Bu para da bu hedefler çerçevesinde ucuz kredi olarak kullanılmak isteniyor. Zaten bu niyetini kurmuş oldukları Meclis’teki İklim Komisyonu’nda açıkça ifade ettiler.”

PROF. DR. LEVENT KURNAZ: “TÜRKİYE, TAAHHÜDÜNÜ EN İYİ ŞEKİLDE YERİNE GETİRİYOR”

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada,2020-2030 yılları arasında geçerli olacak ve  atmosfere salınan sera gazının azaltımını sağlamak amacıyla yapılan Paris İklim Anlaşması kapsamında Türkiye’nin hedeflerinin daha önce BM’ye bildirdiğine işaret ederek “2030 yılında 1175 milyon ton sera gazı salacağımızı söyledik ve eğer uluslararası finans kaynaklarından faydalanabilirsek bunu yüzde 21’e kadar azaltabileceğimizi beyan ettik. Bunun dışında bir taahhüdümüz yok. Şu anda söylediğimiz her şeyi yerine getiriyoruz. Türkiye zaten taahhütlerine  göre üstüne düşeni yapıyor. Özellikle bir gecede 5-10 kömürlü termik santrali hizmete sokmadığımız müddetçe, biz sözlerimizi 2030’a kadar yerine getireceğiz. Aynen bu şekilde devam ediyor olmamız yeterli.”

“‘YENİ BİR KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRAL YAPMAYACAĞIZ’ DEMEK DEV BİR ADIMDIR”

Kurnaz, Paris İklim Anlaşması kapsamında, iki önemli nokta olduğuna işaret ederek, Anlaşmanın verilen taahhütleri her beş senede bir iyileştirmek zorunluluğu getirdiğini ama Türkiye’nin taahhüdünü henüz yenilemediğini, anlaşmayı onayladığı anda eskisinden daha iyi olan bir taahhüt vermesi gerektiğini söyledi. “AB, bize, ‘Eğer siz Paris Anlaşması’nı Meclisten geçirmeyecek olursanız, AB ile yapacağınız ticarette zorlanacaksınız.’ diyor. Bizim bu Anlaşmayı Meclisten geçirmemiz ileride karşımıza çıkabilecek sorunlara karşı kendimizi biraz daha güvence altına almamız anlamına geliyor.” Görüşünü aktaran Kurnaz, Türkiye’nin Ek-1 listesinden çıkmasının anlaşmaya taraf olan tüm devletlerin oy birliğine bağlı olduğunu belirterek “Tüm dünya bizim dostumuz olmadığından buna itiraz eden ülkeler olacaktır. Bizden çok daha önemli şeyler isteyecektir bu konu karşılığında. Şu an için Ek-1’den çıkmamız mümkün görünmüyor.” dedi.

Prof. Dr. Kurnaz, kömür ve fosil yakıtların azaltımı konusuna da değinerek, “En azından yeni kömüre moratoryum koyabiliriz. Eski kömüre bir şey yapmıyor olsak bile ‘Yeni bir kömürlü termik santral yapmayacağız’ demek çok önemli, hatta dev bir adımdır. Bunu yapabiliriz, çünkü kömürlü termik santraller şu anda pahalı. Güneş, rüzgâr hatta doğalgaz çok çok daha ucuz.” diye konuştu.

  1. BARAN BOZOĞLU: “SANAYİCİYE ULUSLARARASI DESTEK BULMAKTA ZORLANIYORDUK”

İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Başkanı Dr. Baran Bozoğlu da Türkiye’nin sera gazı salınımının yüzde 72’sinin sanayi ve enerji sektöründen kaynaklı olduğunu belirterek, anlaşmanın Mecliste onaylanmasından sonra sanayicinin enerjide dönüşüme gitmesi gerektiğine dikkati çekti.

Bozoğlu, taahhüdün yerine getirilmesi için gerekli olan yenilenebilir enerjiye yönelik dönüşümün, AB Yeşil Mutabakat çerçevesinde zaten yapılmak istendiğinin altını çizerek, AB Yeşil Mutabakatının zaten Paris İklim Anlaşması’na dayandırılarak hazırlandığını anımsattı.

ALMANYA VE FRANSA KALKINMA BANKALARINDAN 3 MİLYAR DOLARLIK KREDİ DESTEĞİ

“Paris İklim Anlaşması’na taraf olunmadığı zaman, sanayiciye uluslararası destek bulmakta zorlanıyorduk. Taraf olarak daha çok desteği bulabileceğiz.” Görüşünü savunan Bozoğlu “Anlaşma kapsamında, Yeşil İklim Fonu kuruldu ama Türkiye, Ek-1’de yer aldığından yararlanamayacak. Geçtiğimiz günlerde de bunun için çalışıldı Türkiye’nin bu listeden çıkarılması noktasında. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yaptığı müzakerelerle, Almanya ve Fransa Kalkınma Bankaları ile yapılan görüşmelerde 3 milyar dolarlık kredi desteğinin alınması araştırılıyordu. Alternatif iklim finansman kaynakları var. Bu noktada Paris İklim Anlaşması’na taraf olmak önemliydi.” Dedi.

PROF. DR. SEMRA CERİT MAZLUM: TARAF OLMA KARARINDA EKONOMİK BEKLENTİLER ETKİLİ OLDU

Anlaşmaya taraf olma kararının ardında Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’nın olası ekonomik etkileriyle ilgili beklentilerin etkili olduğu görüşünü savunan Prof. Dr. Semra Cerit Mazlum, “Özellikle AB Yeşil Mutabakatı içerdiği sınırda karbon düzenlemesi nedeniyle gerekli uyum önlemleri alınmadığı takdirde AB ülkelerine yapılan ihracat üzerinde önemli ve yeni bir ek mali yük oluşturma potansiyeli taşıyor” diyor. Mazlum, anlaşmaya katılmamanın ekonomik maliyetinin katılmanın maliyetinden daha büyük olabileceğinin görülmesinin de bu kararda etkili olduğunu vurguluyor.

Paris İklim Anlaşması’nın daha önce onaylanmamasının nedenleri arasında, Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin bulunduğu EK-1 listesinde sınıflandırılmış olması ve rejim içerisinde oluşturulmuş mali mekanizmalara erişememesinin başı çektiğini belirten Mazlum, “Başka bir neden de EK-1 ülkesi statüsünün zaman içinde Türkiye’den diğer gelişmiş ülkeler gibi mutlak sayısal azaltım hedefi, yani belli bir yıla göre belli bir oranda azaltım yapma hedefi, koymasının beklenmesine yol açma olasılığıydı” diyor.

Türkiye’nin anlaşma rejimi içindeki fonlardan emisyon azaltımı amaçlı projeler için yararlanamadığını fakat diğer çok taraflı ve ikili iklim finansmanı olanaklarından yararlanabildiğine dikkat çeken Mazlum,  Paris Anlaşması’na taraf olmamanın yakın ve orta vadede bu fonlara da erişimin önünde engel oluşturabileceğine dikkat çekiyor.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu